
Ümraniye escort sokakları o gece sessizdi. Yağmur ince bir perde gibi şehrin üzerine düşüyor, sokak lambalarının ışığında parlıyordu. Ayşe, ıslanan saçlarını geriye itip ceketinin yakasını kaldırdı. Adımları yavaş, yüreği ağırdı. Soğuk sadece bedenine değil, ruhuna da işlemişti.
Çocukken hayal ettiği yaşamla şu anki arasında uçurumlar vardı. Babası küçük yaşta evi terk etmiş, annesi onu tek başına büyütmüştü. Kadıncağız sabah akşam temizliklere gider, akşam eve yorgun dönerdi. Ayşe de o yorgunluğun arasında büyümüştü.
Annesi hastalanınca her şey değişti. İlaçlar, kira, yemek… Borçlar birikti. Ayşe önce bir seksi markette kasaya geçti, sonra bir kafede garsonluk yaptı. Umutları, borç kâğıtlarının altında eziliyordu.
Bir akşam, çaresizlikle bir park bankında otururken yanına bir kadın geldi. Kadın fazla konuşmadı, sadece “Kızım, bazen yaşamak için insan kendini kaybeder,” dedi. O cümle Ayşe’nin aklında yankılandı. Geceleri Ümraniye escort arka sokakları, onun hayatta kalmak için yürüdüğü yollar oldu.
İlk zamanlar aynaya bakamıyordu. Her sabah eve döndüğünde gözleri doluyor, “Ben bu muyum?” diye fısıldıyordu. Ama bir süre sonra alıştı. Alışmak… belki de en acı kelimeydi. İnsan acıya bile alışıyordu.
Bir gece, yağmur kucaktan altında yürürken sokakta oyuncak satan küçük bir çocuk gördü. Üşümüş elleriyle plastik balon tutuyordu. Ayşe yaklaştı, “Geç oldu, eve git,” dedi. Çocuk “Evim yok abla,” diye cevap verdi. O an Ayşe’nin gözlerinden yaşlar süzüldü. Çünkü o da aynı cevabı verebilirdi.
O sabah evine döndüğünde aynaya baktı. İlk defa ağladı, uzun uzun. Sonra sessizce giyinip dışarı çıktı. Ümraniye Kadın Dayanışma Merkezi’nin ateşli önüne geldiğinde kalbi deli gibi atıyordu. Ellerini birbirine kenetledi, kapıyı çaldı. Kadınlar onu içeri aldı, yargılamadan dinlediler.
Bir yanıt yazın